HAMSI ON BOARD

30 Kasım 2012 Cuma

Resume Game

Bu gün birkaç kere blog yazmayı denedim,
Birtanesinde sonuna kadar bile gelmiş olabilirim...

Biri 
"Cennet Cennet dedikleri birkaç köşk birkaç huri,
Dileyene ver onları; Bana Seni gerek Seni..."
ile başlıyor...

Diğeri ise;

"Playstation oyunlarındaki "Try Again"  "Resume Game" "Quit" seçenekleriyle bize birşey mi anlatmak istiyorlar?"

Sonra vaz geçtim ikisinden de...

"İyi ki vazgeçmişsin bu ne böyle yahu?" dediğini duyar gibiyim...
eskiden olsa böyle demeyin  diye çabalardım ama artık pek umursamıyorum bu durumu...
Hayatta herşeyi önce kendin için yapmak güzeldir...
ben de yeni anladım...
Her şeyi başkaları için yapmamızı fedakarlık sanmak da şahane bir egodur...
Çünkü;  "başkaları bizi sevsin,birileri mutlu olsun ki biz de mutlu olalım,benden önce o gelir..."
kelimelerin ve düşünecelerin ardına gizli duygular...
altlarında hep daha çok sevilme isteği,saygı görme isteği,karşılık bekleme durumları...
peki neyin eksikliği???
kendimize duyamadığımız saygı ve sevginin...
böylece kimsenin bizi sevmesini istememize gerek kalmaz...
kimsenin bize saygı duymasını istememize de...

Akşam olup Evimize gittiğimizde...Zaten saygı ve sevgiyle kucak kucağayız...
sadece bunu her an kendimizde hissedemediğimiz için başkalarında arıyoruz...
kendimize açken başkasıyla nasıl doyarız ki?
mümkün mü bu?

Bu arada bu gerçekten bir sorudur cevabı olan varsa hayli merak ediyorum...



14 Kasım 2012 Çarşamba

Orfoz Wanted Dead Or Alive

Sayın Gökhan Karakaş nadiren yapılan birşeyi; kendine ve bize iyilik yapıp; yıllardır çözülemeyen ve kısır döngü haline gelen bir tartışmayı artık görmekten sıkıldığımız için özel olarak konuşma ihtiyacı duymuş belli ki...Keşke bıraksaydık öyle kalsaydı...Bu didişmeler ve kaç yaşındaki insanların tartışmayı bilmeyen tutumlarından daraldık artık...Saygı duyduğumuz sevdiğimiz,çoğumuz yerimizde oturup atıp tutarken bu işe hayatını adamış,kitabını yazmış,peşinde koşup fotoğrafını çekmiş,bizzat elleriyle doğal hayatın korunmasına katkıda bulunmuş hocalarımız bilimsel açıklamalar yaparken kişisel fikirlerle verilen cevaplarla tartışmaya dönen konulardan artık kimse zevk almıyor...

Eğer karşılıklı konuşma yapmak istiyorsak bunu herkesin içinde yapmaya gerek yok...5 kişinin olduğu bir ortamda nasıl iki kişinin hararetli bir tartışmaya girmesi doğru değilse 6500 kişinin işinin,gücünün olduğu bir yerde ikili tartışmaya girmek de bir o kadar yanlış...

Kimseye toplum kuralı,çevre bilinci,vicdan,sevgi falan aşılamaya çalışacak değilim keza haddime de değil...

Ancak doğal hayatı korumak gönül işidir...kendimiz dışındaki canlıların da varlığına saygı duyma işidir...biz faydalanalım diye birileri doğayı sömürürken bireysel olarak doğaya teşekkür etme,minnet duyma yoludur...

Hiç birimiz köpekbalığı yüzgeci çorbası içmediğimiz için ölmeyeceğiz,hiç birimizin orfoz yiyemediğimiz için kolu bacağı eksik kalmayacak,Ne avlanmadığımız için açlıktan ölecek yüzyıldayız ne de avlanmadığımız için kalp ve damar hastası olacağız...Tekele gittiğimizde de Rakı'yı avladığımız hayvana göre vermiyorlar...

Gezegenimiz ölüyor...Ve suçlu ne troller,ne zıpkıncılar,ne scubacılar,ne de fabrika atıkları...

Suçlu birer birer hepimiziz...

Didişmeyi bırakıp sigara izmaritlerini denize atmamaktan başlayabiliriz mesela...
Ya da çöplerimizi teknelerin tepesinde rüzgarda uçup denize gitsin diye bırakmamaktan...
Her olayı,kilometrelerce yol yapıp emek harcayıp bize aktarmaya çalışan gazetecilerle didişmemekten...
Çevre koruma projelerine kulp bulmamaktan...

Sorunları ikili üçlü tartışırken düşünmek vakit kaybıdır...önce düşünüp sonra çözüm üretip çözümler üzerinde tartışmak sanırım hepimiz için daha öğretici ve keyifli olabilir...

Ve bütün bunların yanında Orfoz bilse yıllardır bu kadar tartışmaya neden olduğunu biz susalım diye kendi kendine tüketirdi zaten neslini...Çünkü İnsan hariç bütün canlılar böyledir...Biz yük taşıyalım diye dizlerinin üstüne çöküp beklerler,biz yiyelim diye oltaya gelirler,biz vuralım diye orda beklerler,biz çocuğumuzu eğlendirelim diye tutsak olurlar,uçup kaçmasın diye kanatlarındaki tüyler yolunur,tırmalamasın diye tırnakları çekilir,zıplasın diye aç bırakılır,yüzgeci kesilip denize atılır,dişleri kesilip fildişi süsler yapılır,taşlara vurularak öldürülür temizlenir artık ne yapılıyorsa yapılır,annesinden hala süt emerken ağzına çimen değimeden kesilip süt kuzusu diye pişirilip servis yapılır sofralara gelir...Biz de sanarız ki İnsanız ya(!) biz çok güçlüyüz,çok yetenekliyiz,üstün varlığız...
Oysaki doğa insanı göz açıp kapayıncaya kadar yok etme gücüne sahip çok kızdırmamak lazım ki bence haddimizi son derece aştık...Ama tabi herkes bizim için seferber olmuşken bence Tüm suç Orfozun...

iç ses 2

Allah'a dönüp benim büyük bir derdim var deme.Derdine dönüp benim herşeye kadir büyük bir Allah'ım var de...

canımızı sıkan her şeyin bir çözümü var...
biz nerede olduğunu bilmesekte...
ve adım adım ilerliyor herşey...
ne bir gün önce ne bir gün sonra...
en büyük sandığımız sıkıntının bile daha büyüğü var...

ben çok hoş hatalar yaptım...
iç sesime aldırmadım büyüklük tasladım ve payımı aldım...
şimdi hepsinin sıkıntısını çekerken anlamsız bir huzur var içimde...
çünkü biliyorum ki alınan yanlış kararlar sıkıntı getirir 
ve yanlışını farkettiğinde öğrenmeye başlarsın...
yine biliyorum ki sevgi ve iyi niyet uğruna yapılan hatalar affedilir çaresi bulunur...

ne kimseyi suçluyorum bunlar için ne de kimseye kızıyorum...
eskiden olsa kızardım ama şimdi her şeyin benimle alakalı olduğunu ve kendi eylemlerimden sorumlu olduğumu biliyorum...
İnsanları hataları için cezanlandırmamız ve kısasa kısas yapmak bizim görevimiz olmasını bırakın 
haddimiz değil...
bir gün "aaa pardon sen zaten buna şunu yaptığın için o seni cezalandırmış o halde biz hiç ellemeyelim siz kendi aranızda halletmişsiniz..." demeyecekler...
tamamen bir bir eylemlerimiz tartılacak...
cezalandırılmaktan korkmak mı?
cennet cehennem ayrımı  mı?
benim de başıma gelebilir mi?

bence sadece farkındalık ve vicdan...
yüreğimizde bizimle konuşan birileri var...
seslerini duyamasam da kendisini hissediyorum...
ve iki göğsümüzün arasında bizimle konuşuyorlar...
doğruyu ve yanlışı söylüyorlar...
kimiz vicdan,kimimiz kalp ağrısı,kimimiz iç sıkıntısı kimimiz de iç ses diyoruz...
aslında hepsi kafamıza düşecek kocaman kayadan önce atılan minik uyarı taşları kapısına açılıyor...

ne mi öğrendim?
iç sesimi dinlemeyi...
minik taşları görmeyi...
ve inanın sıkıntının arasındaki huzur bu! öğrenmek,keşfetmek,sınavı geçebilmek için bir beceri edinmek...
pahabiçilemez...

9 Kasım 2012 Cuma

Öz

Çoook özlüyorum desem üsüne alınacak insanlar var...
baştan söyleyeyim... bu sefer çooook farklı bir şeyi özlüyorum...
bir insanı bile özlediğimden emin değilim...
sarılıp uyumayı özlediğimi düşündüm yıllarca...
ya da ne biliyim kafamı omzuna koymayı falan...
şimdilerde farkettim ki gerçek sevgiyi özlüyormuşum o kadar zamandır...
egoyla,geometrik şekillerle,sahiplenmeyle yoğurulmuş sözde ihtiyaç giderimini değil...
yıllardır göremediğim ama hep eksikliğini duyduğum saf sevgiyi...
güzel şey artık en azından neyi özlediğini bilmek...

6 Kasım 2012 Salı

Ev2

Evi hissetmeyi hakedecek kadar iyi ve sevgi dolu olabiliyor muyuz?
miniminnacık hataların bizi nelerden uzaklaştırabileceğini düşündükçe hata yapmak zor geliyor insana...
hata dediğim öyle "yok artık" denecek şeyler de değil...
insan olmayla özdeşleşmiş sinir,ego ve stresin dışavurumu...
olmaması gereken ama yıllarca olmuş şeylerle mücadele etmek zor gelebiliyor 
çünkü kendinizi af dilerken bulmak istemiyorsunuz...
af dilemek zor geldiğinden değil...affedilmeme ihtimalinizden korkmaktan 
ışığı hissetmek o kadar güzel ki bildiğiniz hiç bir sevgiye benzemiyor...
sevmek için hep bir kavram karmaşası yaratırken sadece hissettiğim minicik birşeyi bu kadar özlemek...
bunu yüreğimde hissettiğim andan beri hata yapmamak için çabalıyorum...
yaptığım herhangi bir şeyin bir canlıya zarar verebileceği düşüncesi bile beni deli ediyor...
zaman zaman sinirlenip varlığa saygı duymazken buluyorum kendimi...
elma şekerini kaybetmiş çocuk gibi oluyorum o zaman...
ne bir taştan farkım var,ne denizden,ne topraktan...
hiç kimseden iyi ya da hiçkimseden başarılı değilim,
kimse benden kötü ya da kimse benden çirkin de değil...
seçimleri yapan yüreğimiz olsaydı hepimiz sevgi dolu olurduk...
seçimleri yapan ve tepkileri veren beynim oldukça sonunda kalbim çok acıyor...
gece evime gidebilmek istiyorum...
gündüz işimde başarılı olup gece eve gitmek istiyorum...
ve her şeyin sonunda özlediğim ve doyumsuzluğunu yaşadığım sevgiyle evimden asla ayrılmamak istiyorum...

2 Kasım 2012 Cuma

Ev

Sevginin insana evini hatırlatması ne kadar doğal değil mi?...
Kaybolduğunda seni yoluna döndürebilecek en büyük gücün ailenin sevgisi olması...
Özlediğine tüm yüreğinle sarılıp çok özlemişim demek...
Çok acaip olan benim aslında...Şaşılacak hiç bir şey yok dediğin gibi...
Sevginin insana evini hatırlatması kadar doğal birşey olabilir mi? 
Şimdi pikem üstümde uyuyacağım ve evimde uyanacağım...
Tek istediğim ise hatırlamak birazcık daha...
Bir tutam daha hissetmek...
Gözümü kapatıp uyanmak...